ILISKILERDE KAVGA EDEBILME BECERISI

İlişkilerde öfkelenebilir, kavga edebiliriz. Bu, ilişkinin canlı ve dinamik yapısıyla ilgilidir ve ilişkinin parçalarını oluşturan bizlerin en doğal ihtiyaçlarından ileri gelir. 

Caniniz kadar çok sevdiğiniz bir kişi yeri gelir sizi üzebilir, kızdırabilir, hayal kırıklığına uğratabilir veya herhangi bir bicimde sizi rahatsız eden bir duruma sebebiyet verebilir. Çünkü, hiç kimse hayatinin her saniyesini bir diğerinin algı ve duygu dünyasını hesaba katarak ve bunun planlamasını yaparak yasayamaz. Ve hiç kimse sizin iç dünyanızın kuytu köselerini ve zihninizden geçenleri bir çırpıda yakalayamaz. 

Genellikle bizler değişken modlarımız ve ihtiyaçlarımızla yaşamımıza yon veririz. Çünkü çevremiz tarafından farklı etkiler almaya açık bir dünyada yaşarız. Bunun yani sıra, gelişimsel olarak da farklı aşamalardan geçeriz. Zihin ve beden de değişir; duygu ve ihtiyaçlar da… Her bir değişim yeni bir etkileşim ve adaptasyon demektir. Böyle bir diş dünya kuskusuz bize stabil bir duygu ve zihin durumu vadetmekten uzaktır. Hayat, uyum sağlama surecimiz ve paralelinde de kendimize bakim becerimizle süregiden bir yoldur bir anlamda. Hayatin kendisi  içinden geçtiğimiz turlu değişimler ve bunlara uyum surecimiz ile anlam kazanır çoğu zaman… 

Peki bu kadar değişken bir dünya ve değişken bir biz varsa ilişkilerde nasıl bir ahenk yakalayacağız ve nasıl mutlu olacağız? 

İlişkiler kesintisiz bağlantı halinde kaldığımız ve her koşulda kendimizi mutlu, keyifli veya güvende hissedeceğimiz garantisi ile yaşanmaz. Kesintisiz keyif ve haz dolu bir hayat olamayacağı gibi, kesintisiz keyif ve haz dolu bir ilişki de olamaz. İlişkilerle ilgili en gerçekçi bakış acılarından birisi; ne kadar güçlü bir bağlantı ve yakinlik hissi ile yasanmış olsalar da, içinde sorun yasama ve rahatsız edici durumlara kapılma potansiyeli de barındırmasıdır. Burada maksat ilişkiden kendini birkaç adim uzakta tutmak ve araya mesafe koymak değil, tam tersi kendinize ve esinize yeri geldiğinde acımasız davranmamanız için şefkatli ve yapıcı bir duruşta kalabilmektir. Zorlu durumlarda, ilişkiye -dolayısıyla kendinize ve esinize- yüklenmek, suçlamak ve saldırmak yerine; ilişkiyi rahatlatmak çabası için kendinize alan açmaktır öncelikli ihtiyacınız olan… 

Sunu kabul edelim ki; ilişkilerde bazen kötü ve tatsız şeyler de olabilir. Bu her zaman ilişkinin yanıp bitip tükendiği ve “eskisi gibi olmadığı” demek ile ayni şey değildir. Ayni zamanda bu ön koşulla ilişkiye sırtını dayamak, sorunlara gözleri kapamak ve kulakları tıkamak  da değildir. Bu en yalın ifadeyle; kendinize ve esinize her zaman yeterince iyi bir birey olamama hakkini vermektir. Bu ön kabul devamında sizi daha yapıcı ve problem çözmeyi hedef alan bir diyaloga götürüyorsa iste o zaman ilişkinin tadından yenmeyecek bir tarafta bulabilirsiniz kendinizi. Sunu anlamlandırmak önemlidir; caninizi sıkan veya öfkeye kapıldığınız şey esinizin kendisi midir yoksa size yönelik bir davranışı mi? O davranışın sizin üzerinizdeki etkisinin anlaşıldığından emin olduğunuzda, esinizin o davranışı yapmasının ardındaki ihtiyacı da ele aldığınızda ve bunun tekrarlanma ihtimalini karşılıklı değerlendirip bir çıkarımda bulunabildiğinizde ilişkinizi bir yaş daha büyütmüş ve mesafenizi de bir adim daha yakınlaştırmış olabilirsiniz. 

“Sorun yasamış olabilirim” bunu kabul edip “ne oldu da bunlar basımıza geldi”yi anlayabilmek için esimle ayni tarafta ve temas halinde kalabilmem;  

“neredeki tıkanıklığın” veya “hangi karşılanmayan ihtiyaçların” bizi bu noktaya taşıdığını birlikte anlayabilmemiz

kızdıysam, incindiysem, korktuysam her ne şekilde etkilenmişsem bunları yargılamadan ve yargılanmadan birbirimize dile getirebilmemiz,  

olgun ve sağlıklı bir ilişki için yeterince önemli becerilerdir.